27 Haziran 2011 Pazartesi

FM'si olan kadın: "SÜPER KADIN"

"süper kadın"san fibromiyalji (FM) hastalına yakalanman çok olası!
dı-dı-dı-dııııım.
ben büyük ihtimalle FM hastasıyım. bunu dün annemle, teyzem kendi aralarında konuşurlarken fark etmişler. annem hemen gir, inernetten araştır dedi. araştırdım, sitesindeki testi, evimde oturduğum yerden yaptım ve "muhtemel fibromiyalji" çıktı.
siz de deneyebilirsiniz, bkz. http://www.fibromiyalji.info/

gelelim bu işin başlangıcına: birkaç aydır sürekli omuz-sırt (sitesinde noktaları görebilirsiniz) ağrıları çekiyorum. aynı kasın uzandığı, sinirler sayesinde de başımda da şidetli ağrılar yaşıyordum. sonunda birgün çok kötü tutuldum, kafamı çeviremez oldum. anneme de sürekli, "başımda ağrıyor, ciddi birşey olmasın?" diye soruyordum. annem böyle durumlarda hiç "doktora gidelim, röntgen/mr çektirelim" falan demez. hatta genellikle verdiği cevap, "gençliğimde bana da olurdu :) " artık bu cevap emre ve benim karnıma ağrılar sokacak kadar gülmemize sebep oluyor çünkü neredeyse sue'nun başına gelenler bile annemin başına gelmiş. yeter ki evham yapıp, bir kontrole gitmeyelim. ne gerek var. -laf aramızda sülale doktor, hala doktor görmek istemiyor kadın. maalesef şöyle bir durum oluyor; bir doktor bir tanı koyarken ve sen tedaviye başlamışken; bir diğeri ne alakası var canım, bırak o ilaçları diyebiliyor. neyse ki, biz ailedeki hekimlere güvenip, diğerlerine gitmiyoruz bile. hala hayattayız.- anneme de her ağrımdan bahsettiğimde, "eh, yer etti artık. masaj yapınca geçiyor, demek ki kas ağrısı. mühim değil yani." diğerek geçiştiriyordu beni hep. dün aradı, "'evreka, evreka!' olabilir" dedi ve olası hastalığımı söyledi. hemen sitesine girdim baktım.


kimlerde görülür: en çok kadınlarda. (erkekler rahatlar ya, bir stresi biz yapalım -bok var-.) çalışan kadınlarda. hassas kadınlarda. (ahanda ben) mükemmelliyetçi kadınlarda. (annem telefonda ilave ediyor, "ehh sende de vardır hani mükemmelliyetçilik") daha kimlerde görülür, direkt sayfasından copy-paste yapıyorum çünkü tam da beni anlatıyor: "biz FM'si olan kadınlar için "SÜPER KADIN" benzetmesi yapsak yanlış olmaz. Bu hastaların çevresindeki insanlardan birçok beklentisi vardır. Herşey zamanında ve doğru düzgün yapılmalıdır. Bu kişiler bir o kadar da vericidir. Yakın çevresi de onlardan daimi olarak bazı beklentiler içersindedir."

hastalık kısaca şöyle özetlenebilir: "İnatçı adale ağrıları,yorgunluk ve vücutta bazı hassas ağrılı noktalarla karakterize bir hastalıktır."

problemi şu: "FM eklemlerde hareket kısıtlılığına yol açan bir hastalık değildir. Fakat hastanın yaşam kalitesini ciddi derecede bozan kronik bir hastalıktır."

şöyle bir test öneriyorlar. tabi benim gibi oturduğun yerden değil de, doktor kontrolünde yaparsanız kesin sonuca ulaşırsınız. http://www.fibromiyalji.info/fibromiyalji_risk_testi-1/ benim ki 80 üstü çıktı. kesin değil ama muhtemel işte.

çözüm yöntemleriyse süper! (beni ilgilendiren kısmını yazıyorum. gerisine sitesinden bakıverin artık.) ehemmiyet sırasına göre yazsaydım tabi ki 1. sırada masaj olurdu o yüzden gelişi güzel sıralıyıverdiğimi tahmin etmiş olmanız gerekir.
1- plates
2- en az 21 gün kaplıca tedavisi (gönen'de havuz keyfi süper olabilir.)
3- güneşlenme ve deniz tedavisi. yüzmek iyi gelecektir ama soğuk suda değil. ılık olmalı bence. antalya'ya yakın yerler iyidir.
4- masaj (hergün olabilir. kesinlikle hayır denemez bir teknik gibi duruyor.)
5- ortapedik yastık. (bende var zaten ama hiçbir faydasını görmedim mi ben mi fark etmedim bilemiyorum artık. bir de yastığım olmaza vay halime olacaktı belki de.)
6- sıcak taş tedavisi derler. (güzel valla. yine yatış sonuç olarak. :) )
7- mutluluk terapisi: tatil, hediye almak-vermek, alışverişe çıkmak, evden kendini sışarı atmak, az çalışmak. (tamamıyla okeyim. ben varım yani! bu maddeyi de masaj kadar sevdim. özellikle tatil bölümünü.)

ya işte böyle. sıklıkla çektiğim, boyun-baş ağrılarının sebebi süper kadın olmamdan kaynaklanıyormuş. istifa ediyorum bu durumdan. bakalım ne zaman geçecek?
bu arada yaşayanlar için söylüyorum. sıcak tutunuz. ağrı kesici-kas gevşetici bana iyi geliyor ama bizde doktora gidilmez (max teyze, amca aranır. kimin ilgi alanıysa o. yenge, kuzen vs. de aranıyor yani. doktor aramadığın kadar bol olunda ailede...) ama siz doktor kontrolünde yapınız.

saygılar.

ACI günlüklerinden

üniversitedeyken, eğlenceli-hüzünlü feature story'ler yazardık.
yazdıklarımdan bir tanesi izmir amerkan koleji'yle ilgiliydi. keyifle yaptığım hikayelerden biridir. bir sürü araştırma, org. çetin doğan röportajı (!) vb bir sürü yazım, bir gece densiz (!) bir hırsızın evime girip, laptop'umu karga tulumba götürmesiyle beraber mazide kaldılar. hırsıza kızıyorum tabi de, her olayda insan bir de dönüp, kendine bakmalıymış ya: ehh aynayı karşıma alınca kendime sinirlenmeden de edemiyorum doğrusu. e be salak, diyorum; niye yedeklemezsin.
her neyse canım anılar bende değilim mi nihayetinde... sayfalarca yazdığım kadar uzun bir hikaye anlayamayacağım veya isim isim eski acı öğrencilerinden/kızlarından veya hocalarından bahsedemeyeceğim ama genel olarak aklımda kalanlar şöyle:

efendime söyleyim; o zamanlar, ne zamanlar? işte annem-teyzelerim-onların arkadaşlarının amerikan'da okuduğu zamanlar; okul kızları üniversiteye değil de iyi bir ev hanımı olmaya hazırlarmış. aynı zamanda, kocasını taşıyabilecek bir eş... hatta annemin en sevdiği ders; 'yemek' dersiymiş. küçük küçük cookie'ler yaparlarmış. eh bende okula gidip, mutfağa girsem, hamurla oynasam, şekil verdiğim kurabiyelerin üzerlerini çukularla/kremalarla süslesem eğlenirdim tabi. okul saatini iple çekerdim hatta.
aslında konumuz amerikan koleji dersleri değil ama bir başka dersten daha bahsetmek istiyorum. bunların ev ekonomisi diye bir dersleri varmış. kızlar gruplara ayrılır bu dersi grup halinde verirlermiş. şöyleki okulun bahçesinde olan okulda bir hafta süreyle mi ne, -abartmayayım ama hatıralar beynimde öyle canlanıyor. hatıralar dediysem kızlarla, bir hafta okulun bahesindeki evde kaldığım hatıralar değil, annem ve arkadaşlarıyla yaptığım röportaj hatıraları- okulun bahçesindeki evde kalırlarmış. bunlara hocaları belli miktarda bir para verirmiş ve amaç: o parayla, bilmem kaç gün geçinebilmeyi sağlamakmış. eh evde yeri geliyor yemek de yapıyorsun, yeri gelince ütü de sende. bildiğin evini ve evinin ekonomisini yönetiyorsun. anlayacağınız 'yuvayı dişi kuşun yapması' misali. evliliğe hazırlık...
(bizim kızlar evliliği umarsarlar mı tabi, hepsi üniversite peşinde.)
açıkcası bence keyifli. hatta şimdi öyle bir sistem olsa, direkt gidiveririm. :) eğlenceye gel babında. (hani dersler de kolay değilmiş, onu da açıklayayım; yanlış anlaşılmasın.)

asıl beni ilgilendiren konuya gelince: bu okul kızları evliliğe hazırlıyor ya; her daim hocaların, kızlara verilecek öğütleri olurmuş. efsane bir müdürleri varmış o dönem, amerikalı (nasıl tembelim arayıp, annemi adını sormuyorum kadının). tenefüste öğrencilerini kıstırdığı vakit, anlatmaya başlarmış kadın-erkek ilişkisi kurallarını. günümüzde evlilikler zor yürüyor ya -burası çok derin bir konu tabiki. uzun uzun başka bir yazının konusu. hatta bazı ilişkiler de iyiki bitiyor da dedirtiyor yaşanılanlar- ama yapabileceklere izmir amerikan müdüresinden 3 tavsiye; (ömür boyu garanti beraberlik vaadinde de bulunduğunu söylemek isterim)

1- eskiden cep telefonları yokmuş tabi, o yüzden kadıncağız dermiş ki; "aman kızlar, sakın ha kocalarınızın ceplerini (pantolon/ceket cebi) karıştırmayın çünkü ola ki birşey yakalarsanız (bir kadının mektubu/telefonu) ya o ilişkiyi bile bile/acı çeke çeke devam ettirmek zorunda kalırsınız. ya da yuvanızı yıkarsınız.
*görmedim-duymadım-bilmiyorum yap diyor yani. benlik mi hiç sanmam. ehh ben ayrılığa 1. maddeyi uygulayabilen bir kadından daha yakınım demektir.

2- çocuklarını herzaman herkesten daha çok seversin. ama bunu kocan bilmek zorunda değildir. bırak hep, en çok onu sevdiğini sansın. onu kimsenin önüne geçirme. onları ihmal etme. hep ilk sırada geldiklerini hissettir.
*bunu yapmak çok da zor gibi gözükmedi gözüme. erkek inanmaya meyilli/kadın zeki olduktan sonra (ki genellemeye vurursak bu doğru bir kanı) çocuk oyuncağı. kalbinin derinliklerini sen nasıl istersen öyle göster, değil mi ama!

ve son kural 3- kocana karşı hangi konuda olursa olsun bir adım geride dur. tavla mı oynuyorsun 3 oyun oyna, yenebilecek durumda olsan da 2'sinde yenil. yeniliver gitsin. bırak o seni yendiğini sansın. ne olacak ki! en çok da para konusunda. iş-başarı. onun önüne geçtiğin günden itibaren dengeler değişecek ve evlilik çatırdamaya başlayacaktır.
*valla kusura bakmasın okul müdüresi, adamdan daha iyi zar atıyorsam ben ne yapabilirim?

işte böyle. izmir amerikan koleji kadınları... onlar en başka izmir'li kadınlar. hangi erkek onlara 'hayır' diyebilir ki, hangi kadın 'evini yönetemez.' izmir'li annelere, bir de amerikan koleji 'evlilik dersi' verildiyse... siz sanın kocalar mükemmel ama iyi baktığınızda göreceksiniz ki kadınlar kahraman.

not: uygulayıp, uygulamamak elinizde. dediğim gibi (zamane kızı) ben yapamam işte!