üniversitedeyken, eğlenceli-hüzünlü feature story'ler yazardık.
yazdıklarımdan bir tanesi izmir amerkan koleji'yle ilgiliydi. keyifle yaptığım hikayelerden biridir. bir sürü araştırma, org. çetin doğan röportajı (!) vb bir sürü yazım, bir gece densiz (!) bir hırsızın evime girip, laptop'umu karga tulumba götürmesiyle beraber mazide kaldılar. hırsıza kızıyorum tabi de, her olayda insan bir de dönüp, kendine bakmalıymış ya: ehh aynayı karşıma alınca kendime sinirlenmeden de edemiyorum doğrusu. e be salak, diyorum; niye yedeklemezsin.
her neyse canım anılar bende değilim mi nihayetinde... sayfalarca yazdığım kadar uzun bir hikaye anlayamayacağım veya isim isim eski acı öğrencilerinden/kızlarından veya hocalarından bahsedemeyeceğim ama genel olarak aklımda kalanlar şöyle:
efendime söyleyim; o zamanlar, ne zamanlar? işte annem-teyzelerim-onların arkadaşlarının amerikan'da okuduğu zamanlar; okul kızları üniversiteye değil de iyi bir ev hanımı olmaya hazırlarmış. aynı zamanda, kocasını taşıyabilecek bir eş... hatta annemin en sevdiği ders; 'yemek' dersiymiş. küçük küçük cookie'ler yaparlarmış. eh bende okula gidip, mutfağa girsem, hamurla oynasam, şekil verdiğim kurabiyelerin üzerlerini çukularla/kremalarla süslesem eğlenirdim tabi. okul saatini iple çekerdim hatta.
aslında konumuz amerikan koleji dersleri değil ama bir başka dersten daha bahsetmek istiyorum. bunların ev ekonomisi diye bir dersleri varmış. kızlar gruplara ayrılır bu dersi grup halinde verirlermiş. şöyleki okulun bahçesinde olan okulda bir hafta süreyle mi ne, -abartmayayım ama hatıralar beynimde öyle canlanıyor. hatıralar dediysem kızlarla, bir hafta okulun bahesindeki evde kaldığım hatıralar değil, annem ve arkadaşlarıyla yaptığım röportaj hatıraları- okulun bahçesindeki evde kalırlarmış. bunlara hocaları belli miktarda bir para verirmiş ve amaç: o parayla, bilmem kaç gün geçinebilmeyi sağlamakmış. eh evde yeri geliyor yemek de yapıyorsun, yeri gelince ütü de sende. bildiğin evini ve evinin ekonomisini yönetiyorsun. anlayacağınız 'yuvayı dişi kuşun yapması' misali. evliliğe hazırlık...
(bizim kızlar evliliği umarsarlar mı tabi, hepsi üniversite peşinde.)
açıkcası bence keyifli. hatta şimdi öyle bir sistem olsa, direkt gidiveririm. :) eğlenceye gel babında. (hani dersler de kolay değilmiş, onu da açıklayayım; yanlış anlaşılmasın.)
asıl beni ilgilendiren konuya gelince: bu okul kızları evliliğe hazırlıyor ya; her daim hocaların, kızlara verilecek öğütleri olurmuş. efsane bir müdürleri varmış o dönem, amerikalı (nasıl tembelim arayıp, annemi adını sormuyorum kadının). tenefüste öğrencilerini kıstırdığı vakit, anlatmaya başlarmış kadın-erkek ilişkisi kurallarını. günümüzde evlilikler zor yürüyor ya -burası çok derin bir konu tabiki. uzun uzun başka bir yazının konusu. hatta bazı ilişkiler de iyiki bitiyor da dedirtiyor yaşanılanlar- ama yapabileceklere izmir amerikan müdüresinden 3 tavsiye; (ömür boyu garanti beraberlik vaadinde de bulunduğunu söylemek isterim)
1- eskiden cep telefonları yokmuş tabi, o yüzden kadıncağız dermiş ki; "aman kızlar, sakın ha kocalarınızın ceplerini (pantolon/ceket cebi) karıştırmayın çünkü ola ki birşey yakalarsanız (bir kadının mektubu/telefonu) ya o ilişkiyi bile bile/acı çeke çeke devam ettirmek zorunda kalırsınız. ya da yuvanızı yıkarsınız.
*görmedim-duymadım-bilmiyorum yap diyor yani. benlik mi hiç sanmam. ehh ben ayrılığa 1. maddeyi uygulayabilen bir kadından daha yakınım demektir.
2- çocuklarını herzaman herkesten daha çok seversin. ama bunu kocan bilmek zorunda değildir. bırak hep, en çok onu sevdiğini sansın. onu kimsenin önüne geçirme. onları ihmal etme. hep ilk sırada geldiklerini hissettir.
*bunu yapmak çok da zor gibi gözükmedi gözüme. erkek inanmaya meyilli/kadın zeki olduktan sonra (ki genellemeye vurursak bu doğru bir kanı) çocuk oyuncağı. kalbinin derinliklerini sen nasıl istersen öyle göster, değil mi ama!
ve son kural 3- kocana karşı hangi konuda olursa olsun bir adım geride dur. tavla mı oynuyorsun 3 oyun oyna, yenebilecek durumda olsan da 2'sinde yenil. yeniliver gitsin. bırak o seni yendiğini sansın. ne olacak ki! en çok da para konusunda. iş-başarı. onun önüne geçtiğin günden itibaren dengeler değişecek ve evlilik çatırdamaya başlayacaktır.
*valla kusura bakmasın okul müdüresi, adamdan daha iyi zar atıyorsam ben ne yapabilirim?
işte böyle. izmir amerikan koleji kadınları... onlar en başka izmir'li kadınlar. hangi erkek onlara 'hayır' diyebilir ki, hangi kadın 'evini yönetemez.' izmir'li annelere, bir de amerikan koleji 'evlilik dersi' verildiyse... siz sanın kocalar mükemmel ama iyi baktığınızda göreceksiniz ki kadınlar kahraman.
not: uygulayıp, uygulamamak elinizde. dediğim gibi (zamane kızı) ben yapamam işte!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder