25 Haziran 2010 Cuma

irem gelin


düğün işleri uzaktan hep çok eğlenceli gelirdi. davul sesi misali... evet, eğlencesine diyebileceğim bir şey yok ama eğlencesi yorgunluğu ve stresinin eline su dökemez! bunu irem evlenme teklifi alana kadar bilmiyordum gerçekten. sözü, nişanı, ev hazırlıkları, gelinlikler, davetiyeler, bekarlığa vedası, kına gecesi, eskişehir düğünü derken en ince ayrıntısına kadar düşünülmesi gereken bir ton karmaşa. swiss'i dört gözle bekliyorum. asıl büyük gün o. 10 temmuz.
yalnız en önemli çıkardığım sonuç; (düğünlerin target noktası) kendi veya yakın arkadaşının şu sürecinde profesyönelleşiyorsun. neye mi? kriz çözmeye!
o kadar kalabalık, o kadar görüş. yaşlısı, genci... ehh doğal olarak herkesin bir isteği, arzusu var. beklentiler hep yüksek. bir kişiyi mutlu etsen, diğerini zor. kimi yemeği beğenir, kimisi "soğuk geldi, kötüydü" der. biri süslemeyi beğenir, öbürü "bu ne biçim gelinik"te takılır. gençler piste göbek atar, yaşlıların başı şişer. nikah şahidi kısmı da baya hengameli geçer. bir büyüğün bekliyordur, sen arkadaşını istiyorsundur.
haa o gün güzel olmayı bekleyen gelinler ama uyarı!! imkansız! saçınız istediğiniz gibi olmayacak, makyajınızı beğenmeyeceksiniz. gelinliğiniz de eskisi kadar yakışmadı. fotoğrafçı geç kalır. nikah memurunun vakti azdır. davetiyesini alıp "geleceğim" diye telefon etmeye üşenmiş misafir boldur. felaketler silsilesi. haberiniz ola.
ama ne olursa olsun, gece gelinle damadındır. (o öpüşme olayına, hayatınızın en yorucu gününe hiç girmiyorum.) ve en önemlisi; gelin gecenin en güzel kadınıdır!! ne kadar gudubetliği sabahtan beri üzerinde olsa da, hiçbir şey kendisine yakışamasa da şahane bir gelin olmayı başarmıştır.

canıma, irem'e gelince de, eskişehir onun için bir idmandı. o yüzden sakin, sorunsuz bir gelin oldu. bu performansını istanbul'da da bekliyorum. :) ama dünyanın en güzel gelini de oldu, beyaz elbisesinin içinde. ne yalan söyleyeyim, akın'la elele bahçeye geldiklerinde yine gözyaşlarıma hakim olamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder