doğru insanı arıyoruz hayatımız boyunca. hayalini kuruyoruz... sonra o gün gelip, çatıveriyor ama hızlıcana. bu sefer iyi mi kötü mü sorgulayamadan kalbimiz ne derse yapıyoruz. eskiden sarf edilen laflar, birden çöpe gidiveriyor. “senin istemediğin biriyle kesinlikle evlenmem anne-baba.” ya 15 sene sonra? “siz onu ne kadar biliyorsunuz ki? benden iyi tanıyamazsınız!” cümleleri sarf ediliyor. arkasıysa tartışılır. belki ‘happily ever after’ belki de “annemin haklı çıkmasından nefret ediyorum!” fikirleri yanında, sen el bebek, gül bebek büyüt kızı, elin adamı gelsin üzsün canını.
peki ya hepsinden önceki süreç? tanışma, sevgililiğe geçerken yaşanan cilveleşme-flört dönemi; yani en eğlencelisi. birkaç ay veya ilişkisine göre sene ‘cicim ayları’ ardından acısıyla, mutluluğuyla ilişki. hangimiz kime karşı dört dörtlük olabildik ki? bırakın karşımızdakini, kendimizi üzmeden bir hayat sürebiliyor muyuz? hepimizin hataları, hepimizin artılarıyla yaşıyoruz hep ilişkileri.
bu konu bu aralar aklımı kurcalıyor çünkü vakti geldi. düğün, evlilik, çocuk tam da düşünme zamanı. bu sene o kadar arttı ki, nişanlar, evlilikler, doğumlar... arkadaşlarımın yanında, arkadaşlarımın sorularına doğru cevaplar arıyorum sürekli. bilmediğim bir boşlukta, kırk yıllık tecrübe sahibi gibi destek olmaya çalışıyorum onlara. en iyi çıkış yolunu yine onları kendileriyle başbaşa bırakarak buluyorum. düşün diyorum, en mutlu anını. düşün, seni en çok kıran zamanı. hangisi daha çok, hangisi daha değerli? terazinin hayatımda bu güne kadar hiç yeri olmadı. meğer en gerekli güne kadar saklamışım ben onu. diyorum ki kızlara, tartıya koyun. Bir tarafta karalar, diğerinde beyazlar. gözyaşı mı daha çok, kahkahalar mı? kavga mı daha çok eğlence mi? süpriz mi daha çok, öküzlük mü? :) bazen güzel sonuçlar karşımızda ve sonunda kadın için o en özel gece! bazense sonuç ortada. ama bazense de ‘bile bile lades.’ mutsuz ama bırakamıyor. gecesinde ayrılmak istiyor, sabahına unutuyor. unutmak istemiyor, dili varmıyor. böyle zamanlarda da “kızlar üzgünüm ama sonu birgün gelecek” diyorum. yani o ‘mutlu son’ bu adamla değil. keşke olsa... çünkü görüyürum ki; asıl istediği bu cümleleri duymak değil. “merak etme, değişir. herşey yoluna girer” dememi bekliyorlar ama diyemeyeceğimi de içlerinde çok derinlerde bir yer acıyarak farkındalar.
ne yapalım hayat tecrübelerle var oluyor. hatalar olacak ki, doğrular bulunsun. problemler çıkacak ki, ‘doğru kişi’ karşındayken, çözümü bulunsun. haa bu arada doğru kişi mi? o ne acaba? ilk ayda muhteşem, ikinci yılda mükkemmel, onuncu yılda mutlu edip, on birde üzen mi? kibar olup, sonradan kabalaşan mı? zengin olup sonradan iflas eden mi? seni el üstünde tutup, ardından yerden yere vuran mı? şans... şimdi mutluysan ve ilerisi için aklını kurcalayacak bir durum yoksa, ‘evet’e çok yakınsın demektir. olmalısın da. ya soru işaretleri kafanı kurcalıyorsa? o zaman “tabana kuvvet” derim ben sana. run away bride!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder