13 Aralık 2010 Pazartesi
Aralık Ayları
Birileri her bahar aşık olur, bense her Aralık sıkılırım.
Sorgu ayıdır Aralık benim için.
Yapılanlar, yapılması gerekenler.
Dilenmiş, gerçekleşmemiş dilekler. Ve dilenecek, gerçekleşecek umudunun bir daha filizlenmesindeki yorgunluk.
Hep öyledir ya. Olan güzelliklerden çok, elde edilemeyen istekler hatırda kalır.
Yine bir sürü umut. Yine bir yaşı daha geride bırakma. Yine kıymeti bilinmeyen bir senenin çöpe gitmesi. Yine bir sonrası için hevesle atılan adım. Beklentilerin artışı. İsteklerin hırslanışı.
Yorucu değil mi sizce de?
Evet şunlar şunlar oldu, oley! Malesef şunlar şunlar olamadı.
Düşünmemek lazım aslında. Dilememek.
Aslında severim çam ağaçlarını. Sokakların renkarenk olmasını. Bir de yerler kar tutmuşsa değmeyin keyfime. Aldım mı elime sıcak kahvemi, kucağıma ince battaniyemi geçiveririm cam kenarına. Seyre dalarım buğulu gözler ardında, puslu havayı. Yine bir duygusallık işte. Hep şu filmlerden mi öğreniyoruz ne?
Hep bir terslik vardır zaten bende. Millet gider Mersine, ben tam tersine şeklinde. Herkesin içi cıvıl cıvıl olduğunda ben daha da kasvetli.
Bu sene dilemiyorum işte Noel Baba’dan bir şey. Olacak diye beklemek, olmadıkça üzülmek, ha gerçekleşti ha leşmedi diye yaşamak istemiyorum bu sene.
2010 güzel bir seneydi. 2009’a göre çok güzel. ‘’Hatta hayat ne garip’’ dedirtecek kadar mutluluklar getirdi bize.
2011’in getireceklerini kendi insafına bırakıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder