27 Ocak 2011 Perşembe

surname


uzun bir aradan sonra dün tayfur'la surname'ye gittik.
tiyatroya gitmek çok iyi geldi. geçen sene ki gibi haftada bir rütinine bağlasak güzel olur aslına bakarsanız. ben de daha çok bilgi paylaşabilirim böylelikle sizinle...
oyun bir yandan güzel, bir yandan saçmaydı. kostümlerden başlamak isterim anlatmaya... tıpkı fotoğraflarda gördüğünüz gibi şaşalı, gösterişli ve üzerinde uğraşıldığını kanıtlarcasına ayrıntılıydı. hepsi çok tatlı bir sürü karekter vardı. tatlılıkları sahnede kaldıkları sürece bakiydi. yüzleri biraz ürkütücü olduğundan sahneden inip, seyircilerin arasına karıştıklarında tayfur'un kolunu sıkar vaziyette buluyordum kendimi. :)


ne yalan söyleyeyim oyunun bir kısmı çocuk oyunu gibi bir yandan eğlenceli, öbür yandan saçmalığından ötürü sıkıcıydı. ama dört kere olmak üzere istanbulbazlar diye bir ekip karşımıza çıkıp, herkesi çok güldürdü. sebebi de; istanbullu'ların ve benim gibi istanbul'da yaşarken istanbul'a ayak uydurmak (mecbur kalmak) adına istanbullu'laşan bir grup panik atak insanı taklit ediyorlardı. gündelik hayatta yaptığımız saçmalıklar. "sallanıyor muyuz?" deprem korkumuz. sokakta bir paket gördüğümüzde yanyan bakarak kaçmamız, bomba korkumuz. her daim bir yerlere yetişmek amacıyla koşturmamız, kazalarımız... trafik korkumuz. ya böyle bir ton korku ve o korkuların doğurduğu hayatı zevk alarak yaşamaya engel bir sürü alışkanlık.

not:düşündüm de hayat istanbul'da yaşayanlar için ne zormuş meğer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder