12 Ocak 2011 Çarşamba

Wakan-Tanka


*düşmanın zayıflığı bizim kuvvetimizdir.
bu lafı prensip olarak tutmuyorum. karşımızdakinin zayıflığından değil, kendi üstünlüğümüzle başarı elde etmeliyiz gibime geliyor. fakat şöyle bir durum var ki; kendimle çelişiyorum: geçenlerde emre'yle yaptığım röportajda, emre ''maçlarda senden zayıf veya güçlü rakip olması önemli değildir. o maç içinde hata yapıp, yapmadığı önemlidir.'' dedi. çünkü sen çok iyi oynasan da karşındaki hata yapmazsa yenemezmişsin. tamam bu doğru olabilir.
ama ben şöyle bu lafa irite oluyorum. muhtemelen de bu konservatuvardan kalan bir his. temsilden önce ana kast sakatlandığı için, yerine rolü çalışan kişi çıkıyorsa hiç dans etmesin daha iyidir gibi...
bilemedim sayın wakan-tanka'ya hem hak vermekteyim, hem vermemekte.

*tek ayağı kanonun tek ayağı kayığın içinde olanlar nehre düşeceklerdir.
evet! öyle. bir, aç gözlülükle ilgili. ikisi birden olamaz.
ama benim için ikinci anlama daha iyi: artık kayığa atlamaya çalışıyorsan atla gitsin. cesur ol. bırak kanoyu çok gerilerde...

*ağızda daha az gökgürültüsü elde daha çok yıldırım olması iyidir.
çok laf, az iş herzaman tercih sebebidir. yeaaap!

*çocuklarınızın size ait olmadığını yaratıcı tarafından size ödünç verildiğini biliniz.
bunu çocuğum olduktan sonra yorumlamak isterim. şimdilik atıp, tutmak kolay kanımca. :)
ama hak verdiğimi söylemeden de edemeyeciğim. :))

*büyük ruh sana 2 kulak ve 1 ağız verdi ki; dinlediğinin yarısı kadar konuşabilesin!
güzel laf.

*bir kere al şunu demek, 2 kere ben vereceğim demekten iyidir.
egonu kontrol atına al yani. ehh yani. haklı adam. ''benim sayemde buralardasın-şuna sahipsin lablablab lablablam.'' nefret ederim.
'iyilik yap denize at.' da yaşam felsefem bu arada. öyle 'carpe diem' gibi avrupayi bakış açılarım yok.
hatta en çok sevdiğim yönüm bile olabilir bu. herkes için elimden geldiğinin fazlası kadar uğraşabilme potansiyelim var, karşılığının gelmeyeceğini bile bile. orada önemli olan ''o benim için bunu yapar mıydı?'' değil. ''ben onun için yapmak istiyorum.''

*çakal her zaman dışarda bekler ve çakal her zaman açtır.
haklı. gözünü aç, yem olma.
akıl veririm de, bilemem uygulayabilir miyim? aptallık değil çünkü bu. iyi niyetlilik. iyi anlamda saflık.

*önceden görülmüş bir tehlike yarı yarıya atlatılmıştır.
tıpkı istemek başarmağın yarısı gibi. :)
şaka bir yana, evet tehlikeyi gör, çözümle ve harekete geç. genellikle bu yetileri az oluyor insanların. sonra da zamanı geri döndürmeye çalışıyoruz. ama ona da ne imkan.

*gözlerinde yaşlar varken, geleceği göremezsin.
bu favorim diyebilirim! özellikle kızlar (onlar kendilerini bilirler) size hitap ediyorum. bazen öyle zamanlar geliyor ki, sürekli mutsuz, daima huysuz oluyoruz. yolunda gitmiyor hayatımız. isteklerimiz olmuyor. ama belki de geçmişe yanarken, gözümün önüne gelen fırsatları kaçırıyoruz.
bu sözle pek alakalı değil ama bir hikaye anlatmak istiyorum, geçenlerde derya benimle paylaştı. adamın biri sürekli tanrı'ya yalvarıyormuş. ''tanrım sen bana çalışmama gerek olmadan, havadan para nasip et. öyle çok para ver ki, ömrüm boyunca bir daha hiç uğraşmayayım.'' sonra bir türlü zengin olamamış ve günün birinde ölmüş. yukarıdakine sormuş, ''ben senden o kadar istekte bulundum, neden cevap vermedin?'' ''ehh be adam!'' demiş tanrı. ''sen bilet aldın da ben vermedim mi?''

Wakan-Tanka
ruhların yolculuğu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder